BURSA İLİMİZİN NILÜFER İLÇESİ

ANA SAYFA BURSA NILUFER
BURSA İLİNİN HARİTADAKİ KONUMU
BURSA - Haritadaki Konumu

Nilüfer İlçesi adını Nilüfer Çayı’ndan almaktadır. Nilüfer Çayı da adını Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun’dan almıştır. İlçe, doğuda Osmangazi, güneyde Orhaneli, batıda Mustafakemalpaşa, Uluabat Gölü ve Karacabey, kuzeyde Mudanya ilçeleriyle çevrilidir.
 

Yeni yeni yapılaşmanın gerçekleştiği Nilüfer, Bursa’nın kent planlaması açısından en gelişmiş ilçesidir.
 

Türkiye’nin en büyük karting pistinin yer aldığı Nilüfer ilçesinde; Alaaddin Bey köyünde bulunan Tepecik Höyüğü, Akçalar Aktopraklık Höyüğü, Gölyazı ve Misi Köyü gibi arkeolojik sit kapsamına alınmış bölgelerde; tarihin çeşitleri dönemlerine ait kale, kilise, manastır, cami, hamam ve çeşme gibi tarihi anıtlar ve tabiat güzellikleri bulunmaktadır.
 

İlçede tarım ve küçükbaş hayvancılık gelir kaynakları arasındadır. Bursa ve Türkiye’ye ekonomik açıdan önemli katkılar sağlayan Nilüfer, son yıllarda yoğun sanayi bölgelerinden biri haline gelmiştir. Bu özelliğiyle ilçe, Bursa nüfusunun önemli bir kısmına iş imkanı sağlamaktadır.
 

Nilüfer İlçesi sınırları içinde bulunan Uludağ Üniversitesi Kampüsü’nde birçok fakülte ve yüksekokul eğitim vermektedir.

Gölyazı/Nilüfer

Gölyazı, Uluabat Gölü’nün kuzeydoğusunda gölün içine uzanan yarımada üzerinde kuruludur. Antik çağda Işık tanrısı olarak tapınılan Apollon’un kentin koruyucu tanrısı olması ve burada bir tapınağının bulunması şehrin adının Apollonia olarak belirlenmesinde önemli etkendir. Ancak Anadolu’da bulunan aynı isimli diğer altı kentten ayırt edilebilmesi için ‘Rhyndacum Çayı üzerindeki Apollonia’ anlamına gelen ‘Apollonia Ad Rhyndacum’ olarak isimlendirilmiştir. Bölgede henüz arkeolojik kazı yapılmadığından, antik kent hakkındaki bilgilerin çoğu da sikkelere dayanıyor. Ele geçen en eski sikkeler m. 5. yy. civarıdır. Bu sikkeler dönemin yaşam ve inanç bilgilerini vermektedir, örneğin en eski tarihli sikkeler üzerinde görülen kerevit betimlemeleri bu dönemde kerevit ile ilgili ekonomik faaliyeti göstermekte olup hala günümüzde de bu faaliyet devam etmektedir. Bazı kaynaklarda Miletos’un kolonisi olarak kurulduğu belirtilen şehir Pergamon Krallığı’nın gücünü artırdığı dönemlerde bu gücün hakimiyeti altına girmiştir. M. 1. yüzyıldan itibaren kent gelişmeye ve adını duyurmaya başlar. Roma devrinde Adramytteion (Edremit) ve Kyzikos’a bağlı olan Apollonia, sahip olduğu doğal zenginliklerin ticaretiyle en parlak dönemini bu devirde yaşamıştır. MS. 3. yüzyıl ortalarında Goth istilalarıyla tahrip olan kent, sonraları Hıristiyanlığın yayılmasıyla tekrar önemli bir merkez haline gelmiştir. Hatta kentin bir dönem Nikomedia’ya (İzmit) bağlı bir piskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir. Bizans İmparatorluğu egemenliğindeki kent, 14. yüzyıl başlarında Osmanlı akınları nedeniyle, Prusa (Bursa) ve Apamea’dan (Mudanya) kaçanların toplandığı kent olarak bir süre daha varlığını sürdürmüştür. 1302’de Osman Bey, Bafeum (Dimboz) savaşı sonrasında Kite Tekfuru’nu kovalar. Kovalamaca Apollonia ad Ryndacum’a kadar sürer. Orhan Bey’in silah arkadaşı, Aygut Alp’in oğlu Emir Kara Ali, kentin karşısındaki Alyos (Halilbey) Adası’nı ele geçirerek, Lopaidon (Ulubat) ile buna bağlı olarak da Bizans ile bağlantısını keser. Bir süre sonra burayı da ele geçirir. Apollonia ad Ryndacum’da yaşayan Hıristiyan nüfusa dokunmaz. Yeni gelen Müslüman halkla birlikte yaşarlar. Halk dilinde Apollonia, Apolyont’a dönüşür. Osmanlı döneminde oldukça küçülerek, sadece ada üzerinde yerleşilmiştir. Antik kente ait mimari kalıntılar yüzeyde kaldığı ölçüde görülebilmekte ve buluntular da genellikle kaçak kazılar yoluyla ele geçmektedir. Antik dönemde Uluabat Gölü (Apolyont Gölü) Apolloniatis olarak adlandırılmıştı. Cumhuriyet öncesinde halkının yüzde 90’ı Rum olan Gölyazı’ya, mübadele yıllarında Selanikli Türkler yerleştirilmiştir.
 

Gölyazı / Nilüfer / İç Kale ve Kent Surları
 

Modern yerleşim halen, yaklaşık 800 m. uzunluğundaki antik surların içinde yer almaktadır. Sur duvarlarının hem savunma için hem de göl taşkınlarına karşı kullanılması mümkündür. Üzerinde geleneksel konut mimarisi örnekleri görülebilen surlarda, yer yer kapılar ve kuleler bulunur. Bunlardan en önemlisi kuzeydeki Simitçikale’dir. Ayrıca meydanda da bir kule bulunmaktadır. Yerleşimin bulunduğu yarımadayı çevreleyen dış kale ve adayı çevreleyen iç kale kalıntılarında, yüzyıllar içinde devşirme malzeme ile değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Yer yer Roma, Bizans ve Osmanlı tarzı iç içe geçmiştir.
 

Gölyazı / Nilüfer / Tiyatro
 

Güneybatı yamaçtaki tiyatroda, doğal eğim kullanılarak oluşturulan cavea, adaya doğru konumlanmıştır. Caveanın yüzeyde kalan kısımları tamamen tahribata uğramıştır. Orkhestra ve sahne binasına ait kalıntılara henüz ulaşılamamıştır. Cavea çemberinin çapı 75 m. olduğu düşünülen tiyatro, yaklaşık 4. 000 seyirci kapasitesine sahiptir.
 

Gölyazı / Nilüfer / Stadion
 

Zambaktepe’nin kuzey doğusunda doğu batı doğrultusunda uzanan Stadion, günümüzde de beldenin futbol sahası olarak kullanılmaktadır. Kalıntılar yok denecek kadar azdır.
 

Gölyazı / Nilüfer / Hagia Georgios Kilisesi
 

19. Yüzyılda yörede yaşayan Rumlar tarafından yapımına başlanan ancak bitirilemeden, mübadele nedeniyle inşaatı yarım kalan kilisenin, daha sonraki yıllarda yıldırım düşmesi sonucu geçirdiği yangında çatısı da yanmıştır. 13×21 m. boyutlarındaki üç nefli ve narteksli yapıda antik devşirme bloklar kullanılmıştır.
 

Gölyazı / Nilüfer / Dış Kale (Taş Kapı)
 

Kentin bulunduğu yarımadanın en dar kısmında savunmayı kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştur. Günümüzde ise sadece 10×16 m. boyutlarında bir kule kalıntısı görülebilmektedir. Bizans döneminde inşa edildiği düşünülen kulenin yapımında, Stadion’a ait oturma sıraları devşirme blok olarak kullanılmıştır.
 

Gölyazı / Nilüfer / Antik Yol ve Nekropol
 

Kente gelen antik yol Deliktaş mevkisi denilen nekropol alanından itibaren izlenebilmektedir. Ortalama 2. 50 m. genişliğindeki yolun çevresinde mezar yapıları ve lahitler yer almaktadır. Antik yol hakkındaki ilginç bir detay, tekerlek izlerinin arasına gelecek şekilde yerleştirilmiş kare biçimli (15×15 cm.) oyuklardır.
 

Kente ulaşan tek yol nekropolün içinden geçmektedir. Kasabaya gelen asfalt yolun doğusunda lahit tipi mezarlar ve antik su kemeri kalıntıları (Deliktaş) görülmektedir. Batısında ise Apollon Tapınağı’na yönlendirilmiş podyumlu mezar yapıları bulunmaktadır. Temel hizasında korunmuş olan mezar yapılarının boyutları 6×6 m. civarındadır.
 

Gölyazı / Nilüfer / Apollon Tapınağı
 

Antik kentin 500 m. kadar kuzeyinde yer alan Kız adasının üzerinde, kente ismini veren Apollon Tapınağı’nın bulunduğu düşünülmektedir. Halen temenos duvarının kalıntıları görülebilen tapınakta, üst yapıya ait mimari blokların çoğunun yerinde olmadığı görülmektedir.
 

Gölyazı / Nilüfer / Hamam
 

Tarihi hamam dikdörtgen planda, iki küçük kubbeli sıcaklık ve soğukluk bölümlerinden oluşmaktadır. Kubbelerin dışında kalan mekanlar ise, kirpi saçaklı kırma çatı ile örtülmüştür. Duvarları moloz taş ile örülmüştür. Hamam yakın bir tarihte restore edilmiş olup, bir süre kafe olarak kullanılmıştır.
 

Gölyazı / Nilüfer / Eski Cami
 

Cami Gölyazı’da tarihi yerleşim bölgesinin en üst noktasında yer almaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planlı olan caminin üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restorasyonu gerçekleştirilmiştir.
 

Gölyazı / Nilüfer / Sübyan Mektebi
 

Caminin bitişik parselinde yer alan yapının sübyan mektebi olduğu bilinmektedir. Yapıdan günümüze giriş katının kuzey bölümü yıkık olarak ulaşmıştır. Parselde yapıda kullanılmış olabilecek ve dağınık halde bulunan antik dönem devşirme malzemeleri dikkat çekmektedir.
 

Gölyazı / Nilüfer / Tarihi Çınar
 

Gölyazı Köyü meydanında bulunan ve uluslararası anıt-ağaç işaretini taşıyan çınar ağacıdır. Gövdesinde özsuyu aktığı için ağlayan çınar adını almıştır. 700 yılı aşkın yaşı olduğu tahmin edilmektedir.