İZMİR İLİMİZİN TIRE İLÇESİ

ANA SAYFA İZMİR TIRE
İZMİR İLİNİN HARİTADAKİ KONUMU
İZMİR - Haritadaki Konumu

Tire İlçesi
1. Milattan Önce TİRE


Tire; Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Roma ve Bizans'a ev sahipliği yapmış, tarihin zengin kültür mirasına sahip bir kenttir.           
Ne var ki, Tire tarihiyle ilgili belgesel bilgiler, Roma döneminden öteye, pek sağlıklı inmemektedir. Ya da diğer bir deyişle, milât öncesi 2000'le başlayan süreç, henüz sağlıklı bir zemine oturtulamamıştır.
Efes'teki Artemis Tapınağı’ndan Tire'nin batı köylerini de içine alan ve Bozdağa dek ulaşan Artemis Tapınağı Kutsal Toprakları, yüzlerce yıl, Tire'ye adeta bir kutsallık kazandırmıştır.

Roma dönemine ait belgesel zenginlik, Tire' nin bu döneme ait Tarihi coğrafyasında, bazı köylerin, ciddi yerleşim alanları oluşturdukları, buralarda ortaya çıkan arkeolojik belgelerden anlaşılmaktadır. Bu yerleşim bölgeleri içinde; Başköy (Uzgur), Akyurt (Zeamet Kilisesi), Hisarlık, Gökçen (Fota), Eskioba, yani Dormara (Almura), Büyükkale ve Kürdüllü Köylerini, özellikle belirtmek gerekir.        

Ayrıca hemen belirtmeliyiz ki, Eğridere, Peşrefli gibi ilk çağ köylerinin yoğunluk merkezleri doğuda (Katoika), batıda (Bonita) olarak adlandırılmıştır. Batıda Büyükkale ve doğuda, Boynuyoğun-Yeğenli hattı, bu sıralamada yer almaktadır. 

Dağlık kesimin güneyinde ise, Efes'ten başlayarak, Belevi / Hasan Çavuşlar / Büyükkale / Küçükkale / Eskioba ve Mahmutlar yönünden, Bozdağ'a değin ulaşan Tapınak arazisi Tire Ovası’nı kucaklamaktadır.   

Ünlü Roma İmparatorları Jül Sezar, Augustos ve Trian'ın, Tire topraklarından bir bölümünü Artemis Tapınağı’na bağışladıkları, belgelerden anlaşılmaktadır. Tire Müzesi’nde, bu tapınağa ait arazilerden elde edilen bulgular, geniş bir yer tutmaktadır.     

Tire'nin bu süreçte, Roma Senatosunda; “Kaystros Senatörlüğü” yani, Küçük Menderes Senatörlüğü adıyla temsil edildiği görülür. Daha sonra başlayan Bizans Döneminde, özellikle Ortodoksluğun biçimlendirilmesinde, Istanbul'un Kadıköy'ü ki, o dönemin adıyla “Halkedon” ve de İznik , o dönemdeki adıyla “Nikea” daki Ayasofya, Kilise Meclislerinde Tire; etkin, karar sahibi, Hristiyan bir kent görünümünde olduğunu kanıtlamıştır. Bu Konsüllerde, oy kullanma hakkına da sahip olan Kent, Bizans tarihi boyunca, bu parlak dönemini sürdürmüştür.

Ünlü coğrafyacı Strabon, ilk dönem sürecinde, Tire'nin yaslandığı Güme Dağı'nın mabetler zenginliğinin yanı sıra iki dinin de kutsallığını simgeleyen üzüm bağlarıyla donandığını
ve bu üzümlerden yapılan şaraplarının ününü anlatır. Küçük Menderes Ovası için ise, “Efes Artemis'in, Kutsal Toprakları’nın çevrelediği bir bahçe gibidir ” der.

Tire, daha sonra, giderek Hristiyan kültürünün hakim olduğu bir isarlık Köyü olarak adlandırdığımız bu kent, adını Bizans İmparatoru Arkadius'tan almıştır.
kent görünümü kazanır. Tire ve Arkadiopolis, yani şimdiki Hisarlık yöresi, Bizans'ın Ünlü Ortodoks kentlerinden biri haline gelir. Bugün Hisarlık Köyü olarak adlandırdığımız bu kent, adını Bizans İmparatoru Arkadius'tan almıştır.

2. Türkleşme Sürecinde TİRE

Tire tarihinde ikinci dönem, Türklerin Batı Anadolu'yu ele geçirmeleriyle başlar. Bizans sonrasında, adına Beylik Devri dediğimiz bu dönem, yüz yıllık bir zaman dilimini kaplamaktadır ki, diğer bir rakamsal ifadeyle,15. yüzyıla kadar uzanır.

14 yüzyılın başlarından itibaren kentte, Türkmen tesirli Oğuz Boylarına ait sosyal doku, kent coğrafyasını, doğudan batıya doğru saran Heteroksi özellikli, Babalar yoğunluğu gösterir. Tire'nin yaslandığı dağ eteklerini, doğudan batıya doğru mekân tutan Baba Zaviyeleri Yöre güvenliğinin adeta sigortası gibidir. Oysa tarih yazımına alınmayan bu “Dede-Baba” liderler, büyük bir ihtimalle Tire' nin fethinde, aşiret liderleri görevini ifa etmişlerdir. Bu Türkmen Beyleri, Asyatik Türk kültürünün, kırsal kesimde yaşayan ve özenle korunan, “Dede” kimlikli unsurlarıdır. Bu unsurlar, Tire' de Şaman- İslâm hamurunu yoğuran hoşgörüyü, yani dinsel özgürlüğü, yaşamın yeni yorumu olarak sunan süreç adlarıdır. Bu dönemdeki Tire' nin oluşumunda, böyle bir dinsel özgürlüğün önemli payı vardır.

Tire'nin Bizans'tan alınışı, 1300' lü yılların başında gerçekleşmiştir. Önce Menteşe Bey'in damadı ve Menteşe Ordularının Başkumandanı Emir Sasa Bey tarafından zorlanan Kent, 1304-1308 yıllarında, Türklerle Bizanslılar arasında defalarca el değiştirdikten sonra nihayet, 1308 yılında, kesin olarak Türk egemenliğine geçmiştir. Belgelere göre Sasa Bey, yalnız Tire'nin değil, bölgenin de ilk fâtihidir o dönemlerde… Daha sonra, Aydınoğlu Mehmet Bey, Sasa Bey'in elinden bölgeyi alarak, Aydınoğulları Beyliği’ni kurmuştur. İki Beyin egemenlik savaşında Mehmet Bey galip gelmiş, Sasa Bey ise yapılan savaşta ölmüştür. Tire'deki “Kesikbaş” adlı yatırın, büyük bir ihtimalle Sasa Bey'e ait olduğu , bugün bile Tire halkınca dile getirilmektedir.

Bölge coğrafyasının, Aydınoğullarının egemenliğine geçmesinden itibaren, önce Birgi ve sonra da Tire'nin idâri merkezler olduğu anlaşılmaktadır. Türkler öncesi tarih, kültür ve inançların zengin birikimine sahip olan Tire'nin , Beylikler Devri sürecinde de, sanat ve mimaride, kendilerine özgü bir yapı özelliğini ortaya koyduğu görülür. Bu yeni Türk kentine, o tarihten itibaren, 200'ü aşkın Oğuz kaynaklı aşiret, oba ve oymak halkının yerleştirildiği görülmektedir. Bu gelişmelerin Tire'nin ekonomik büyümesine katkıda bulunduğu gibi, folklorik zenginliğine büyük bir katkısı olmuştur.  

Aydınoğlu Beyliğinin 1402 Ankara Savaşı'ndan sonraki yönetim kenti Tire olmuş, İsa Beyin oğullarından Musa ve İkinci Umur Bey'ler, babalarının ölümünden sonra, Beyliği Tire'den yönetmişlerdir. Yine Ankara Savaşı’ndan sonra kışı geçirmek için, Tire'ye gelen Timur ve, Osmanlı' ya karşı örgütlenen Şeyh Bedrettin, tarihsel belgelerin yanı sıra, anonim bilgilerin de günümüze dek ulaşmasını sağlamışlardır.

3. Osmanlı Döneminde TİRE

Tire'nin üçüncü tarihsel evresi, Osmanlı Dönemi' dir. Bu dönemi, iki süreç başlığı altında toplamak gerekmektedir.           

Osmanlı sürecinin 16. yüzyıl sonlarına dek uzanan kısmı, imparatorluğun sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi yönden doruğa ulaştığı bir dönemdir. Tire'nin de ana karakteri, bu yüzyılda oluşmuş ve bu yöre insanının sosyolojik yapısı, bu yüzyıllardan başlayarak, çeşitli tarikat kültürleriyle, zenginliğe ulaşmıştır.14. yüzyılda Tire' de, Alevi-Mevlevi mücadeleleri görülürken, 15.ci yüzyılı takibeden asırlarda da, kentte Mevlevi ve Halveti ağırlığı hissedilir. Kentteki Mevlevilik tutkusu giderek daha etkili olur. Burada şunu önemle belirtmek gerekir ki, kentin geçmiş yüzyıllardaki kazanımları, daha sonraki Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi’nde bile varlığını korumuştur. Tire'nin sosyo-kültürel dokusunda, o yüzyılların önemli bir payı vardır.

Osmanlı döneminin ikinci kısmı diyebileceğimiz 17. yüzyıldan, Cumhuriyet'e kadar uzanan zaman kesitinde Tire'nin kendine özgü özelliklerini yitirdiği görülür. Bir başka deyişle, Osmanlı Devleti’nin, duraklama, gerileme ve yıkılış dönemleri, adeta bu kentin kaderiyle de özdeşleşmektedir.

Tire topraklarının bu yöreye bahşettiği ekolojinin etkisiyle, olağan üstü doğal güzelliklere sahip olduğunu belirtmeliyiz. Küçük Menderes Ovası’nda, günümüzde mevcut olmayan 17 göl içinde, halen var olan Belevi, Akarca, Karagöl ve Gümüş göllerinde, 30 - 35 kiloya ulaşan sazan ve yayınlar, çevre yerleşimlerinin beslenmesinde, önemli bir etken olmuşlardır. Ayrıca avlanmalar dışında, buradan elde edilen “sazlar”da, Tire'nin hasır tezgâhlarının temel hammaddesini oluşturmaktaydı.

Tire' nin sırtını verdiği, eski adı “Messogis” olan “ Güme Dağı ”, Beylikler ve Osmanlı tarihi boyunca,”Kestane Dağı”olarak anılır ve bu adla kayıtlara geçer. Bu dağın, ”Kestane Dağı” olarak tanımlanması, Evliya Çelebi ile devam etmiştir. Zaten Evliya Çelebi'de,Tire'de yetişen ürünlerin lezzetini methede methede bitiremez.         

Tire'nin uygun iklim ve coğrafyaya sahip olması nedeniyle, geniş tarih dönemlerinde, seferdeki orduların, burada karargâh kurmalarında, önemli etkisi olmuştur. Timur' un Ankara Savaşı' ndan sonra, kışı Tire' de geçirmesinin yanı sıra, Çelebi Sultan Mehmet, Aydınoğlu Cüneyt Bey'in takibinde ve Kanuni Sultan Süleyman da, Rodos Seferi sonrasında, iki aya varan dinlenme süresi için, Tireyi seçmişlerdir.          

1426 yılında kesin olarak, Osmanlı Devleti'ne bağlanan Tire, bu tarihten itibaren, yönetim merkezi olarak hem siyasi geçmişinden, hem de ekonomik gücünden yararlanmak suretiyle, tekrar tarih sahnesine çıkmıştır.       

Sürekli başkaldıran kentin, olaylardan uzak tutulması için ilk Sancak Beyi Abdullahoğlu Halil Yahşi Bey'den başlanarak, Tire'ye hep güçlü kişiler atanır. Özellikle Sultan II.Murad ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde girişilen imâr hareketleri kenti, kısa sürede imparatorluk toprakları içinde, birinci dereceden bir kent konumuna sokar. 

Sultan Çelebi Mehmet'in, Karamanoğullarını dize getirmek için, Tire' yi üs seçmesi yine aynı zaman dilimi içinde, Osmanlı Fetret Devri'nin en ciddi olaylarından“ Şeyh Bedreddin Hareketi”nin plân merkezinin de Tire olması, kent tarihini oldukça önemli kılmaktadır.

4. Cumhuriyet Döneminde Tire

Yirminci yüzyıl başlarında, Osmanlı Devleti’nin, I.Dünya Savaşından yenik çıkması ve ardından 18 Ekim 1918'de imzalanan, Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. maddesine dayanılarak 15 Mayıs 1919 tarihinde, İzmir'in Yunanlılarca işgâli ile başlayan sürece, 28 Mayıs 1919'da da Tire'nin Yunan’lılarca işgâli eklenmiştir. 

Ne var ki, Tire'yi işgâl edenlerin, buradaki efe guruplarından hemen tepki görmesiyle, kentin kaderi değişmiştir. Bölgenin bu kahraman evlatlarının oluşturduğu milli direniş örgütlerinin başında, Gökçen Hüseyin Efe'de bulunmaktaydı. Gökçen Hüseyin Efe, bir çatışmada şehit düşünce, simgesel hale gelmiş ve Tire Kurtuluş Cephesi’nin ve Mücadelesi’nin anısına Fota adlı Rum Köyünün adı, Gökçen olarak değiştirilerek, kalıcı hale getirilmiştir.

Efeler'in ve Türk ordusu mensuplarının bu onurlu mücadeleleri sonucunda, İşgâl Kuvvetleri 4 Eylül 1922 günü Tire'den atılmış ve Kent yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur.

29 Ekim 1923'te, Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, onbeş yıl gibi kısa bir zaman dilimine sığdırılan kent yapılanması, kent peyzajının da değişmesine katkı sağlamıştır. Kaynaklardan elde edilen bu yeni dönem yapılanmasını tarihleriyle anımsamakta, kuşkusuz yarar vardır.

Tire'de, Türk Ocağı tarafından ilk sosyal nitelikli tesis olarak, 1927 yılında Şehir Sineması hizmete girmiştir.  

Ardından 1929'da Tire İdmanyurdu'nun kuruluşu, 1930'da Kız Meslek Lisesi bahçesindeki “Millet Parkı”nın yapılışı, 1933'de Hükümet Konağının ve Alay Parkı'nın yapılışı, 1934'de Aydın Demiryolu Yönetimince, Tire İstasyon Parkı'nın yapılışı, 1934'de Bahçekahve'de, ilk Ortaokul'un açılışı. 1939'da Tire Cumhuriyet Meydanı'nın yapılışı, 1940'da İstasyon Caddesi ile Şehir Stadının açılışları, Cumhuriyetin ilk nimetleri olarak, kent tarihinde yer almış, önemli girişimlerdir.

Hızla ilerleyen zaman içinde, Tire Belediyesi'nin 1971 yılından bu yana devlet yatırımlarında esas olmak üzere, verdiği taşınmaz mallar, hizmet anlayışının öncüleri olarak, daima hatırlanacak eserlerdir.     

Kaymakamlık, Belediye, Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Lojmanları, Adli Personel Lojmanları, Öğretmenevi, Ticaret Lisesi, Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi, 9 Eylül Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu, Halk Eğitim Merkezi, Çıraklık Eğitim Merkezi, Esnaf Kefâlet Kooperatifi İşhanı, Düşkünler Yurdu, Kapalı Spor Salonu, 4 Eylül Stadyumu, İtfaiye Teşkilâtı, Otogarı ve Sineması gibi daha bir çok tesis ve oluşum hep cumhuriyet dönemindeki süreçte Tire'nin elde ettiği hızlı ve önemli kazanımlardandır.

Coğrafi Konum

Tire; İzmir'in yaklaşık 80 km güneydoğusunda yer almakta olup doğusunda Ödemiş, kuzeyinde Bayındır, kuzeybatısında Torbalı, batısında Selçuk ilçeleri, güneyinde ise Aydın ili bulunmaktadır.

Tire’nin yüzölçümü 792 km² dir. Bir beldesi (Gökçen) ve 64 köyü bulunmaktadır. 2016 Yılı Nüfus Müdürlüğü verilerine göre toplam nüfusu 82100`dürr. Bu nüfusun yaklaşık 45.000`i merkezde, 38.000’i ise belde ve köylerde yaşamaktadır.

Deniz seviyesinden yüksekliği 92 metre olan Tire ilçenin; kuzeyindeki Küçük Menderes Ovası ve akarsuyu ile güneyindeki Aydın Dağları'nın bir uzantısı olan Güme (Küme) Dağları en önemli yer şekillerini oluşturmaktadır.

Küçük Menderes Ovası tektonik  hareketler sonucunda oluşmuş bir çöküntü ovasıdır(Graben) . Ova boyunca akan Küçük Menderes Nehri , taşıdığı alüvyonları biriktirerek tarımsal anlamda oldukça verimli arazilerin  oluşmasını sağlamış, bu özelliği ile ilk çağlardan bu yana insanların başlıca yerleşim alanını teşkil etmiştir. 175 km uzunluğundaki Küçük Menderes Nehri, Selçuk ilçesi yakınlarından Ege Denizine dökülmektedir.

Doğubatı doğrultusunda uzanan 1646 m. yüksekliğindeki Güme (Küme) Dağları, Aydın Dağları'nın bir kolu olup epirojenez  hareketler sonucu oluşan  yükselti birimidir (Horst). Bunun yanı sıra Küçük Menderes Ovası içinde irili ufaklı tepe/ tepecikler vardır.

İklim Özellikleri

Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Tire, yazları sıcak ve kurak kışları ise ılık ve yağışlıdır. İlçede sıcaklık yazın +40 dereceye kadar yükselirken kışları en düşük sıcaklık +3 derece civarında olmaktadır. Her yıl ortalama yağış miktarı 600-650 mm olarak gerçekleşmekte, en fazla yağış Aralık, Ocak, Şubat ve Mart aylarında görülmektedir.

Egemen rüzgâr yönü Kuzey yönlü rüzgarlar olup çevre ilçelere oranla Tire'nin  bol yağış almasını sağlamaktadır. Ege Bölgesinde dağların denize dik uzanmasından dolayı denizel etkiler iç kısımlara kadar girebilmektedir.

Bu yönüyle Tire de denizin ılıman etkisi altındadır.  Bu durum tarımsal ürün çeşitliliğini ve verimliliğini olumlu yönde etkilemektedir.

Bitki Örtüsü

Doğal bitki örtüsünü, karakteristik Akdeniz iklimine ait bozulmuş ormanlıklar ve makiler oluşturmaktadır.

Güme Dağları'nın yüksek kısımlarında kızıl çam ormanlarına rastlanmaktadır.

İlçeye ulaşım kara ve demir yolu ile sağlanmaktadır. Tire ilçesi İzmir  Aydın otoyoluna 35 km' mesafededir.

İzmir Adnan Menderes Havaalanı ise  ilçenin 70 km kuzeyinde yer almaktadır. İzmir ve Kuşadası limanları Tire ilçesinin deniz ulaşımını ve deniz  taşımacılığı bağlantılarını oluşturmaktadır.