ANKARA İLİMİZ

ANA SAYFA ANKARA
ANKARA İLİNİN HARİTADAKİ KONUMU
ANKARA - Haritadaki Konumu
BİLGİ KUTUSU
  • Belediye Sayısı
    26
  • İlçe Sayısı
    25
  • Köy Sayısı
    711
  • Yüzölçümü
    25.706,00 km²
  • İl Alan Kodu
    312
  • İl Plaka Kodu
    06
  • 2017 Yılı Nüfusu
    5.445.026 kişi
  • 2018 Yılı Nüfusu
    5.503.985 kişi
  • 2019 Yılı Nüfusu
    5.639.076 kişi
  • 2020 Yılı Nüfusu
    5.663.322 kişi
  • 2021 Yılı Nüfusu
    5.747.325 kişi
ANKARA İLİ NAMAZ VAKİTLERİ
İMSAK
GÜNEŞ
ÖĞLE
İKİNDİ
AKŞAM
YATSI

ANKARA'NIN TARİHÇESİ

Ankara ve çevresinin milyonlarca yıl önceki flora ve faunası, bitki ve hayvan fosil kalıntıları Tabiat Tarihi Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi/Ankara Bölümünde sergilenmektedir.

Ankara Haritası
 

Tabiat Tarihi Müzesi'nde sergilenen, Ankara/Koserelik'te bulunmuş 193 milyon yıl yaşındaki dev bir Ammonoid (Mürekkep Balığı'nın atası) fosili ve Ankara/Beşkonak'taki balık fosili Ankara ve çevresinin uzun yıllar önce bir deniz olduğunu göstermektedir. Kazan İlçesi Güvenç mevkiinde bulduğumuz denize ait midye benzeri ve deniz yıldızlan gibi organizmalar da bu durumu desteklemektedir.
 

Anadolu'daki insan karakterli ilk fosil primat kalıntıları Fikret Ozansoy tarafından Ankara'da bulunmuş ve Ankara Pithecus Metai Ozansoy adı verilmiştir.
 

Ankara ve çevresi tarih öncesi çağlardan itibaren sürekli olarak yerleşim görmüştür. Ankara'nın bilinen tarihi Paleolitik Çağa kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepe'de rastlanmıştır.
 

Keçiören/Solfasol, Çubuk Çayı yakınındaki Eti Yokuşu, Bağlum, Ayaş-Güdül yakınındaki Karalar ve Tuz Gölü'nün kuzey ve doğu kıyılarında Alt Paleolitik dönem eserleri bulunmuştur. Mezolitik Çağa ait eserler ise Macunköy'de ele geçirilmiştir.
 

Ankara Kalesi'nde yapılan çalışmalarda. Neolitik Çağa ait bir taş baka parçası bulunmuştur.
 

Ahlatlıbel ile Koçumbeli'de Kalkolitik Çağ ve Tunç Çağına ait bulunan küçük saray kalın tilan ise buralarda küçük prensliklerin olduğunu kanıtlamaktadır.
 

Ankara çevresindeki vadilerde Tunç Çağına ait bir ya da birkaç höyük bulunmuştur. Sincan, Atatürk Orman Çiftliği çevresi, Karaoglan, Yalıncak, Karayavşan, Bitik ve Polatlı/Karahöyük bunlar arasında sayılabilir. Bu dönemde yerleşik yaşamın başladığı, hayvanların evcilleştirildiği ve tarımın yapıldığı bilinmektedir.
 

Kent merkezindeki ilk yerleşmenin Ankara Kalesi'nin bulunduğu bölge olduğu tahmin edilmektedir. İlkçağ kentleri için zorunlu olan üç koşul Ankara'da mevcuttu. Güvenlik açısından ulaşılması zor olan sarp kayalıklı tepe, gıda gereksinimi için Çubuk Ovası ve su için de Hatip Çayı. Hİtitlerin Ankara'yı askeri bir garnizon olarak kullandıkları sanılmaktadır. Her ne kadar kent merkezinde Hititlere ait hiçbir kalıntı elde edilememişse de Mürted Ovasının yakınındaki M.O. 2000'e tarihlendiriİen Bitik'te erken Hitit dönemine ait bir bitik vazosu ele geçirilmiştir. Haymana yakınlarındaki Gâvurkale'de ise Hititlere ait dinsel alan kabartmaları bulunmuştur. Aynca Karaoğlan, Ayaş/Asarcık-Tekke, Polatlı/Karahöyük-Yassıhöyük, Etimesgut, Sincan, Mogan/Hacılar, Haymana/Külhöyük ve Çubuk/Aktepe-Karadana'da Hitit kalıntılarına rastlanmıştır.
 

Hitit İmparatorluğu"nun tarihe karışmasından sonra kent ve çevresi M.Ö. 8-7. yüzyıllarda Frig egemenliğine girer. Ankara'daki ilk önemli yerleşme Frigler döneminde olur. Bu dönemin izlerine Augustus Tapınağı'nın duvarlarında rastlanır. Friglerin ana tanrıçası Kibele'nin oturduğu tepenin bugünkü Hacı Bayram Camii ve çevresi olduğu yapılan kazılarda bulunan Frig kalıntıları ile gösterilmiştir. Geç Hitit ve Frig kabartmaları Atatürk Orman Çiftliği/tren istasyonu, Bahçelievler, Gölbaşı ve Etimesgut'ta ele geçirilmiştir. Ayrıca Atatürk Orman Çiftliği, Anıtkabir ve Bahçelievler arasında Frig nekropolünü oluşturan birçok tümülüs bulunmuştur. Bulunan bu eserler Anadolu Medeniyetler Müzesi ile ODTÜ Müzesi'nde sergilenmektedir. Bunun yanında Ulus kazısı, Karaoğlan, Hacılar, Bitik, Sincan höyüklerinde, Sincan/Tatlar, Ayaş/Gökler, Beypazarı/Boyalı-Fasılkaya ve Güdül/Kirmir Çayı Vadisi'nin kaya mağaralarında Frig eserleri görülmüştür. Bu döneme ait en fazla eser Gordion'dadır.
 

MÖ. 696/695 yıllarında İran'dan gelen Kimmerlerin Frigya'yı istilası ile Frig Krallığı yıkılır. Kimmerlerin geri çekilmesi ile bölgede Lidyahlar egemenlik kurarlar.
 

Lidyalılar M.Ö. 547' ye kadar hüküm sür­müşlerdir. Bu dönem kent. Kral Yolu üzerinde ol­ması nedeniyle ticari ve askeri bir merkez konu­muna girmiştir. Ankara doğudaki Perslerle ve batıdaki site devletleri arasında Önemli bir pazar ye­ri olmuştur. Lidya Kralı Krezüs'ün M.Ö. 547' de Pers Kralı Kyros'a yenilmesiyle kent Pers ege­menliğine geçer. Yaklaşık 200 yıllık Pers döne­minde Ankara önemli bir ticaret merkezi olma konumunu korur. Anadolu, Pers yönetiminde bir­çok satraplığa(valilik) bölünmüş ve Ankara, Daskyleion Satraplığı'nda yer alrmştır. Persler Anadolu'da çok önemli yol ağlan inşa etmişlerdir ve en önemlisi Kral Dareios Fin kurduğu Kral Yolu'dur. Daha sonra Makedonya Kralı Büyük iskender Anadolu'yu Helen dünyasına açmak için doğu seferine çıkarak M.Ö. 333 yılında Persleri tüm Anadolu'dan çıkarır. İskender Kral Yo­lunu Tuz Gölü civarına kaydırdığı için Ankara bir süre ticari yönden önemsiz konuma düşer. Ankyra adı yazılı kaynaklarda ilk kez Büyük isken­der'in Asya seferinde geçer. Büyük iskender Gordion'da ünlü düğümü keser ve daha sonra bir süre Ankara'da kalır. Onun M.Ö. 323 yılında Babil'de ölümü üzerine imparatorluk satraplıklara bölünürek, Ankara ve çevresi Antigonos'un payı­na düşer. Bölge, M.Ö. 301' deki Ipsos savaşında Antigonos'un ölümünden sonra, önce komutan ve satrap Lysimakhos' un ve daha sonrada M.Ö.281'de Lidya'da Korupedion savaşında Lysimakhos'u yenen I.Selevkos'un eline geçer, M.Ö. 278-189 yıllan arası Galatlann egemen­liğine girer. Galatlar Avrupa'da Kelt olarak bilinen Kuzey Avrupa'dan Akdeniz'e kadar uzanan ge­niş, istilacı ve yıkıcı bir kavimdir. 20.000 kişiyle hep doğudan batıya doğru bilinen göçlerin tersine batıdan doğuya gelerek Sakarya ve Kızılırmak arasında daha sonra Galatya adı verilen bölgeye yerleştiler. Galatlann üç kolundan biri olan Tektosag'lar Ankara'ya gelerek kendilerine başkent yaptılar. Diğer İki kol Pessinus (Sivrihisar/Ballıhisar) ve Tavium (Yozgat/Büyüknefes)'a yerleştiler. Ankara'nın belgelere dayalı düzeni Galatlarla baş­lar. Ankara'nın bu aralar çok geliştiği bilinmekte­dir.
 

Sivrihisar yolundaki Karalar (Asarkaya), Bağlum/Hisartepe, Sincan- Yenikent/Yeni Kayı-Akçaören-Esenler, Ayaş/Tiske- Canılh-Karalar, Polatlı/Basrikale-Hisarlıkaya ve Beypazan/Tabanoğlu-Dikmenkale'de Galatlara ait kale kalıntı­ları bulunmuştur.
 

Galatlar Romalılara karşı düşmanca tutuma girince M.Ö. 189'da Romalı General Vulso onları yapılan savaşta yendi ve yapılan barış anlaşma­sıyla Ankara'yı tekrar Galatlara bıraktı. M.Ö. 168' de Bergama(Pergamon) Krallığı Ankara'yı istila etti. Romalılar tekrar harekete geçince geri çekildiler. Daha sonra Pontus Krallığı istila etti. Bunun üzerine yapılan savaşta Romalılar Pontuslan yendi.
 

Tüm bu karışıklıklardan sonra Roma İmpara­toru Augustus M.Ö. 25' de Galatya'yı Roma'ya bağladı.
 

Ankara'run en parlak dönemi Roma împaratorluğu'nda Galatya eyaletinin başkenti olmasıy­la başlar. Metropolis yani Anakent unvanı alır. Doğu Roma'nın merkezi İstanbul, Ankara ise dinlenme kenti olmuştur. Kent askeri açıdan stra­tejik bir öneme sahipti. 600 yıl bölgeye hakim olurlar, ilk yıllarda kentin yönetimini Galat prenslerine bıraktılar. Kent Roma döneminde bir Çok yapılarla donatıldı ve diğer Roma kentlerinde olduğu gibi 12 semte (fiile) bölündü, içişlerinde bağımsız ve demokratik olarak, halk tarafından seçilen meclislerle yönetildi. Bu dönemde kentin alt yapısı tamamlanmış ve Elmadağ'dan taş boru­larla su getirilmiştir. Tahıl üretimi, dokumacılık ve hayvancılık alanında büyük gelişmeler sağlan­mıştır. MS. 3. yüzyılın başında imparator Caracalla kale duvarlarını onartmıştır. 4. yüzyılın or­talarına doğru Hıristiyanlığın yayılmasıyla kent, dini bir merkez olup 314 ve 358' de Saint Synode adıyla kurulan Hıristiyanlık Meclisinin önem­li dini kararları almasında rol oynamıştır.
 

M.S. 3. yüzyılda Penslerin ve Gotların Anado­lu'ya akınları sonucunda Roma İmparatorluğu es­ki gücünü yitirdi. Kentteki yapıların çoğu tahrip oldu ve kıtlık ortaya çıktı, imparatorlukta oluşan sosyal ve ekonomik çöküntü kentin çevresinin surlarla çevrilmesine neden olmuştur. M.S. 395'te İmparatorluk ikiye ayrılınca doğuda Bi­zans egemenliği başlamıştır.
 

Bizans döneminde Ankara askeri ve ekono­mik açıdan yine önemini korudu. Dokumacılık ve ticaret gelişti. M.S. 622'de Sasanilerin daha son­raları da Arapların saldırılarına uğradı. M.S. 806'da Harun-el-Reşit ve 839'da El-Mutasin'in yağmalarına maruz kaldı. Bu kısa süreli ele geçiş­lerden sonra Bizanslılar tekrar duruma hakim ol­dular. 11.yüzyıla kadar bir barış dönemi oldu ve ticaret daha da gelişti.
 

11.yüzyılın ilk yarısındaki veba salgını, dep­rem ve kıtlık kentten göçlerin olmasına neden ol­muştur.
 

1071 yılında Selçuklu Sultanı Alpaslan Malaz­girt'te Bizans imparatoru R.Diogenes'i yendi. An­kara 1073 yılında ilk kez Türkler tarafından alındıysa da bu egemenlik (asa sürdü. Bizanslılar, Danişmentliler ve Selçuklular arasında kent birkaç kez el değiştirdi. 1101'de Haçlılar sırasında Bi­zanslılar, 1127'de Danişment Beyi Emir Gazi ve daha sonra oğlu Mehmet Gazi ve son olarak da 1143'de Selçuklu Sultanı I.Mesut tarafından ele geçirildi. 1155'de I.Mesut'un Ölümü üzerine oğlu Şahinşah başa geçtiyse de kardeşi U. Kılıçarslan'a 1169 yılında yenildi. Sonuçta II.Kılıçarslan Ana­dolu'da Selçuklu Devleti'nin birliğini sağladı.
 

Selçuklular döneminde özellikle 1219-1237 yıllan arasında Alaaddin Keykubat'm hükümdar­lığı sırasında Ankara parlak günler yaşamıştır. Kent askeri ve ekonomik yönden yeniden canlan­dı. Kale'yi onarttılar ve günümüze kadar gelen birçok Önemli eserler bıraktılar.
 

II. Kjlıçarslan ülkesini Ölmeden önce oğulla­rı arasında paylaştırdı. Muhiddin Mesut'un payı­na Ankara düştü. 1192'de babalan Ölünce To­kat'ta bulunan kardeş Rükneddin Süleyman yak­laşık 3 yıl Ankara Kalesi'ni kuşattıktan sonra 1204'de Kale'yi ele geçirdi. Oğullan île birlikte Muhiddin Mesut'u öldürdü. Beş gün sonrada kendisi öldü. Daha sonra sırasıyla III.Kılıçarslan ve Gıyaseddin Keyhüsrev'in idaresine girdi. Keyhüsrev öldükten sonra Alaaddin Keykubat 1210 yılında Ankara'ya geldi ve kardeşi Izzeddin Keykavuş'un ölümü üzerine 1219 yılında sultan oldu.
 

13. yüzyıldan itibaren Moğolların ve ilhanlı­ların saldırılan sonucu tüm Selçuklu kentlerinde olduğu gibi Ankara da çok zarar gördü.
 

1243'de Selçuklular Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenildi. II.Gıyaseddin Keyhüsrev An­kara Kalesi'ne sığınmak zorunda kaldı. Anado­lu'da Selçukluların güç kaybı devam etti. Selçuk­lular, ilhanlılar, İlhanlı valilerinden Eratnaoğulları ve Ahiler arasında kentte devamlı yönetim de­ğişiklikleri oldu. 1304'de Ankara Moğolların İdaresine girdi ve Ahi Beyleri Moğolların deneti­minde idareyi ele aldılar.
 

Orta Asya'nın büyük kentlerindeki esnaf ve zanaatkarlar Moğollardan kaçarak Anadolu'ya, özellikle de Ankara'ya gelmişlerdir.
 

Ahiler döneminde ticaret gelişti. Sofçuluk ve dericilik kente özgü olarak önem kazandı. Esnaf teşkilatı olan Ahilik bu dönemde kurumlaşmıştır.
 

1308-1341 yıllan arasıda ilhanlılar yönetimi ele almış ve tayin ettikleri valilerle yönetmişler­dir. Sivas Valisi Alaeddin Eratna I342'de Eratnalılar Devletini kurmuş ve Ankara bir dönem de onun belirlediği valilerle idare edilmiştir.
 

1354 yılında Orhan Gazi zamanında Süley­man Paşa tarafından Ankara Ahilerden savaşsız bir şekilde alınarak Osmanlı Devleti'ne bağlan­mıştır.

1402 yılında Anadolu'yu istila eden Timurlenk, Yıldırım Sultan Beyazıd'ı Çubuk Ovası'ndaki Ankara Savaşı'nda yendi. Daha sonra Beyazıd'ın ölümü ve Tİmurlenk'in çekilmesi üzerine bir süre karışıklıklar yaşandı. Bu duruma 141 [ yıhnda Çelebi Mehmet Ankara'yı alarak son verdi. Bundan sonra Ankara Osmanlılar için hem askeri açıdan hem de sofçuluk, kunduracılık. debbağlık ve bağcılık gibi ticari açıdan Önemli oldu. 16.yüzyılda Kanuni devrinde eyalet sistemi kurulurken bir süre Anadolu eyaletinin merkezi oldu. Daha sonra eyalet merkezi Kütahya'ya nak­ledilince 1413'de sancak merkezi haline geldi. Bu arada şehrin nüfusu ve mahalle sayısı arttı. 1555 yılında Demschwam kent krokisini çizdi.
 

1558 yılında Şehzade Beyazıt isyanı ve 17.yüzyılın başında çıkan Celali isyanları kente büyük zarar verdi. 1623' de Abaza Mehmet Paşa, 1651' de Abaza Hasan Paşa ve 1652' de İbiş Paşa'nın saldırısına uğrayan kentimiz huzuru Köprülüler devrinde buldu. Daha sonraları da 1832-1833 yıllan arasında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın ordulan kente egemen oldular.
 

1836' da II. Mahmut döneminde tekrar eyalet merkezi oldu. 1848-1850 ve 1855-1859 yıllan arasında Bozok eyalet olunca Ankara Sancağı buraya bağlanmış, nihayet 1860'dan sonra yeniden eyalet merkezi olmuştur.
 

19.yüzyılın ortalarından İtibaren Güney Af­rika ve Kaliforniya'da tiftik keçisi yetiştirilmesi ve dokumacılıkta makineleşmenin başlaması sof ticaretine darbe vurmuştur.
 

1815 yılında büyük bir veba salgım ve 1847 yılında ise büyük bir kıtlık baş göstermiştir.
 

1839'da ilk defa Prusyalı subay Freih Von Wincke kentin detaylı bir planını hazırlamış ve 1869'da ilk matbaa açılmıştır. 1892'de demiryol­ları kente ulaşmış ve 1917 yılında çıkan büyük yangın bir çok mahallenin yanmasına neden ol­muştur.
 

Kentte arka arkaya oluşan bu olumsuzluklar 27 Aralık 1919 yılında Mustafa Kemal'in An­kara'ya gelmesiyle noktalanmıştır. Kurtuluş Savaşı sürecinde 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi açıldı. 13 Ekim 1923' de Ankara başkent ilan edildi ve 29 Ekim 1923'de de Türkiye Cum­huriyeti kuruldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında An­kara bozkırın ortasında çorak, balcımsız, sıtmalı bir kasaba görünüşlü kentti. Yaklaşık nüfusu 30. 000 dolaylanndaydı. Ankara aradan geçen 80 yıl sonrasında hızla gelişerek modem ve çağdaş bir kent olmuştur.

Kaynak : ankara.bel.tr