AYDIN İLİMİZİN SÖKE İLÇESİ

ANA SAYFA AYDIN SOKE
AYDIN İLİNİN HARİTADAKİ KONUMU
AYDIN - Haritadaki Konumu

Aydın Söke

Söke, coğrafi konum olarak tarih boyunca önemli bir bölgede yer almıştır. Söke’deki ilk yerleşme milattan önce Geç Bronz çağında gerçekleşmiştir. Daha sonra Arzava insanları burada yaşamış, bir Karia şehri olan Arkaik Priene muhtemelen burada kurulmuştur. Söke arkaik şehirlerin, eski kervan yollarının bağlantı noktasındadır. 10. yüzyılda Hristiyanların iki kutsal dağına çok yakındır. Bunlardan biri bugünün Beşparmak Dağı olan Latmos, Söke’nin karşısındadır.

Diğeri ise Söke’nin eteklerinde kurulu olduğu Mykale yani Samsun Dağı’dır. Söke ilk kurulduğu yıllarda dönemin önemli limanlarından olan Balat ve Kuşadası Limanları’na giden kervan yolunun üzerindedir. Bu nedenle kervanların dinlenme noktası ile başlayan gelişme, bir pazar yerine ve sonraları bir şehre dönüşmüş olmalıdır.

Söke, Hititler, Luviler, Arzavalılar, Karyalılar, İonlar, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizansların hâkimiyetleri altında kalmış, 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan sonra farklı Türkmen grupları Batı Anadolu’ya, Ege Denizi’ne ulaşmışlardır. Beşparmak Dağı’nda Türklere ait çok eski mezarlara rastlanmaktadır.

1148 yılında II. Haçlı Seferi’nin ikinci kolu Fransa Kralı VII. Louis’in komutasında Milet önlerinde gemilerden inerek, Denizli’ye kadar ulaşmış, burada Selçuklu Sultanı I.Mesut ile savaşarak ağır bir yenilgiye uğramıştır.

Söke ve çevresinin ilk fethi 1176 yılında gerçekleşmiştir.1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’ın I. Manuel’e karşı kazandığı zafer sonrası Türkler, Batı Anadolu’yu ve bu arada B.Menderes boylarını tekrar fethettiler. Türk kuvvetleri bazı kaleleri alarak Ege Denizi’ne kadar ulaşmışlardı, fakat İmparator I. Manuel, bu yöreleri geri almayı başarmıştı.

1220 yıllarından sonra Anadolu’nun karşılaştığı Moğol istilası sonucu Türkmenler Orta Asya’dan ve yoğun yerleşme merkezleri olan Azerbaycan’dan Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmışlardır. İlhanlı (Moğol) hanları, verginin temel kaynağı olan tarım alanlarından uzaklaştırmak için Oğuz Boyları’nı Batı sınırlarına sürmeye zorluyorlardı. Bu zoraki, dehşet verici göç birçok Türkmeni yerlerinden etmiş, Türkmenler hayatta kalabilmek için yeni yurt arayışına başlamış, bunun sonucunda 1200’lü yıllardan sonra yoğun olarak bu topraklara gelmişlerdir.

Türkmenler Anadolu’da Moğollara direniş göstermişlerdir. İlhanlılara boyun eğmek zorunda kalsalar da yakaladıkları her fırsatta bağımsızlıkları için mücadele etmişlerdir. 

1262 yıllarında Anadolu’da iki farklı siyası yapı ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri Anadolu’da İlhanlıların kontrolü altında olan Selçuklu Devleti ve diğeri Selçuklunun batı sınırında kurulmuş olan Türk Beylikleri ile Bizans topraklarını ele geçirerek kurulmuş olan beyliklerdir. 

Selçuklu Devleti’nin Sivas valisi olan Bahaeddin Bey’in oğlu olan Menteşe Bey 1282 yılında Aydın ve çevresini Bizans’tan alınca Türk Tarihi devri açılmıştır. XIII. yüzyılın ikinci yarısında Sahil Beyi Menteşe'nin B. Menderes boylarındaki fetihleriyle başlamış (1280-1282); damadı Sasa Bey tarafından da tamamlanmıştır.(1307)  Büyük Menderes’ten itibaren Tire, Birgi ve Ayasuluğ taraflarını Menteşe Bey’in damadı Sasa Bey 1304 yılında almıştır. Fakat Sasa Beye rakip çıkan Germiyan Subaşısı Mehmed Bey buraları 1307 yılında almıştır. Aralarındaki muharebede Sasa Bey maktul olmuştur.

 XIV. yüzyıl başlarında, Kütahya, Afyon ve Denizli dolaylarında gittikçe kuvvetlenen Germiyan Beyliği de Bizans sınırları boyunca batıya doğru sürekli akınlar yapmıştır. Başlangıçta Germiyanoğlu hizmetinde iken sonradan Aydıneli’ne daha önce gelmiş olan Sasa Bey'in çağırması üzerine onunla işbirliği yapan Aydın Oğulları, Aydıneli'nin fethinde büyük rol oynamışlardır; fakat çok geçmeden Sasa Bey ile Aydınoğlu Mehmed Bey'in arası açılmış, birbirleriyle yaptıkları savaşların sonunda Sasa Bey müttefikleri olan Hristiyanlarla birlikte bertaraf edilmiştir. Böylece rakipsiz kalan Aydınoğullarıda Aydıneli'ne tamamıyla hâkim olmuşlardır.

Aydınoğlu Mehmet Bey diye anılan Mübariz-üd-din Gazi Mehmet Bey’in babasının Aydın Bey olduğu, ya da Aydın isimli bir aşirete mensup olduğu bugüne kadar aydınlatılamamıştır.(Söke Bir Güzel Anadolu I s:176-178 İsmail Caner Genç)

Bölgenin Türkler tarafından ele geçirilmesinden sonra değişik Türkmen grupları buralara yerleşmişlerdir. Söke Çayı çevresine yerleşip, daha sonra köy olarak adlandırılan birçok yerleşimler olmuştur.

Bu yerleşimlerden biride bazı bilim adamları tarafından Arkaik Priene ya da  Naulochon’un bulunduğu yer olarak tahmin edilen Kışlaaltı denen yerdir. (Söke Bir Güzel Anadolu II s:244-245 İsmail Caner Genç). Burada Bizanslar da yaşamıştır.

Türkler Kışlaaltı mevkiine yerleştikten sonra buraya “Akçaşehir” denmekteydi. Söke, buraya göre biraz daha kuzeyde kurulmuştur. Osmanlı kayıtlarında bazı belgelerde Akçaşehir’e bağlı Söke karyesi ismi geçmektedir. Akçaşehir nahiye olarak kabul edilirken Söke buraya bağlı bir köy olarak geçmektedir. Bir süre, Söke ve Akçaşehir aynı isimle anılmıştır. Daha sonraları Akçaşehir tamamen terk edilmiş, sadece Söke ismi kullanılmıştır.(Söke Bir Güzel Anadolu I s:180 İsmail Caner Genç) 

Söke ile ilgili ilk kayıtlara 14.yy da ulaşılmaktadır. Bu zamanda Söke Ayasuluğa bağlı bir köydür.

Coğrafi Konumu: Söke kuzeyinde İzmir, güneyinde Didim ve Muğla, batısında Kuşadası bulunan şirin ve güçlü bir ilçedir.  Söke Büyük Menderes Havzasının en son noktasında verimli araziye kuruludur.

İklimi: Söke bölgesi Akdeniz iklim kuşağı içerisindedir. Kışın yağışlı, yazları kurak geçer. Nem oranı diğer bölgelere göre yüksektir. Çam ve makilik dahil her türlü yabancı bitki yanında kültürü yapılan pamuk, bilumum Habubat, Meyve, Sebze, Zeytin, İncir, yetiştirilir.